Üçüncü dünya harbi bu. Gövdeler ayakta, ruhlar aman dileniyor süngüler ucunda.
Cennete heves edip cinnete konuyor us. Ölümden önce lakin ‘yaşamak’tan öte, sahtelikten peydah bir bataklığın önünde, hayatın kurumlu dibinde sallıyor beyaz bayrağı kara kirler içinde.
Nagalip bir yarış bu; varılmaz yol, çıkmaz sokak. Kurmaca, kalpazan, ard arda çalıp duran ölümsüz bir nakarat. Yalanın dili munis, dansı kıvrak ve cephe cephe düşüyor hakikat .
Ben, insan! Denizinde damla, ormanında yere yatmış bitkin kozalak, dağında taş, göğünde bir zerre yaş ben.
Ahh sevgili Dünya! Evim, nefesim, neşem, kederim, dinmeyen hevesim… Suyunda başlayan, toprağında bitenim, sen dururken yerli yerinde bir kapıdan gelip ötekinden gidenim ben.
Ben, insan! Nehirlerinden içip, ağacından yiyenim; sahip değil, aitim. Bulutlarına, ufuklarına, hudutlarına değdirip gözümü güneşinden merhamet, yağmurundan bereket dileyenim ben.
Ben, insan! Cehl içinde ve acizim. Kıymetinden kıyamet, şefkatinden ihanet üretenim ben. Kendime hürmet diye dengene kast edenim. Ahh sevgili Dünya! Seviyorum seni ve dehşetle ürküyorum can harbinden.
Ben, insan! Bağırsam, desem ki “Yapmayın, yakındır kıyam!” Zorbalığım kadim, neslim kör ve zalim; durmaz, durmayacak bu ziyan!
Cehennem neydi Aphareka, neyin yangınıydı o hiç sönmeyen? Yokluğu muydu cennetin? Rüyaya sarılmak üzereyken kabusa devrilmek miydi sonra? Kuru dudaklarımızla vahaya koşarken kum dolu ağzımızla ölmeyi dilemek miydi?
Yaz geldi buralara Aphareka. Doğuş çığlıklarıma değdi değecek mevsim. Tende güneş, denizde mavi; lakin yok kuyruğundan tutup hayatı coşmak hevesim.
Sana kızıl çukurlarından yazıyorum cehennemin; dinmeyen ızdırapların ülkesinden. Umutsuzluğun; büyüdükçe büyüyen o şişman zorbanın is kokulu evinden.
Başımı ellerime yaslıyorum, uzun uzun. Yemek haram, gülmek haram, sevmek haram bekleyişler büyütüyorum karnımda. Zebaniler taze gövdeler atıyor al ağızlı çukulara. Tanıyorum onları, harlandıkça ateş artıyor salyaları. midemde hep aynı bulantı, kendime küsüyorum.
İnsan ellerime, ayaklarıma fırtına olup da yağmayan efkar bulutlarıma fena halde kızıyorum Aphareka. Topal ruhumu yaslayacak bir serin gölge, aklımı kaçırıp kurtaracak bir küçük cennet arıyorum.
Susuyorum, konuşuyorum, oturuyorum, kalkıyorum. Bir yerlerden ötelere, ötelerden bir yerlere gidiyor geliyorum. Alevleri görüyorum, alevleri duyuyorum, hayattayım; yine de ölüyorum Aphareka.
Derya CESUR Temmuz 2021 Türkiye 7 şehirden yanarken….