
Her şey ne kadar hızlı, her şey ne çok
Oturup ince şeyler düşünmek için vakit yok
En son ne zaman baktın gökyüzüne
Ne zaman geldin göz göze birisiyle
Demek böyle oluyor.
içinde bolca his, sesinde bir sürü veda, kucağında sönmeden yitip gitmiş aşklar taşıyan biri
hayatı kısa cümlelerle öylece önüne serebiliyor.
Sonra,
bir vakitler yazılmış o şiir, hızla yuvarlanan zamanın mikroskobik bir parçasında avucuna düşüyor.
İçinden feryat figan,
dışından kalem dilinde bağırdığın her şey
kendine bilge bir dost buluyor.
Bir başka seviyorum Sezen’i,
küçücük gövdesinin önünde koca dağlar gibi dikilen görmüş geçirmişliğini.
Sene be sene derinleşen, kimi cesur, kimi çapkın, kimi memleket dertli, dilden düşmez dizelerini.
Ve hissediyorum,
dolup taşıp, boncuk boncuk dökülen bu nehrin geldiği yeri.
Bu rengarenk çağlayan hangi dağın suyudur, seziyorum.
Yanmışız aman halimiz duman
Yetmiyor zaman……
Hiç yetmiyor;
işleri halletmeye,
yollara düşmeye,
yemekler pişirmeye,
çocuklar büyütmeye,
çaylı pastalı güzel filmler izlemeye,
özlediklerinle buluşmaya,
bir banka yaslanıp dalgaları izlemeye,
ayakkabıları eline alıp kıyıdan kıyıdan, ıslak ıslak yürümeye…
E ne halt etmeye yaşıyoruz peki,
kim için, ne için bu debelenme?
Ne kadar oldu vapurla karşıya geçmeyeli
Oturup bir çay bahçesinde çay içmeyeli
Kendimi susturup sözü başka seslere bıraktığım anlar var.
Öylece serilip bir boşluğa, ne söylüyor diye tekrar tekrar dinlediğim şarkılar…
Işıksız odalarda
birbirini kesen,
yan yana yürüyen,
teğet geçen milyonlarca yaşam çizgisinin bir tuhaf anında buluştuğum,
aynı cümlede, aynı gayrimuayyen tebessümle hemhal olduğum insanlar…
Ben yine yollara düştüm yine zorlara
Hem korkak hem gözü kara uçlardan uçlara
Akıyor hayat yollardan,
façası bozuk kaldırımlardan,
pencereler,
aynalar,
dumanlı bacalardan..
Üçer beşer atlıyor hayat
bir şarkının genişleyip daralan, yükselip alçalan basamaklarından.
Eslerinde nefes alıp,
hiç durmadan söylemeye devam ettiği mecbur bir nakaratın icracısı değil mi insan?
Ne kadar?
Nereye kadar?
Ömür dediğin kaç baharlık pazar?
Bir sabah saçlarımı okşayıp da rüzgar
izlerini sürüp de gidecek beyaz beyaz
Ve güneş, aynaya baktığımda çizgilerden
yeni bir yüz gösterecek, üzülerek biraz
Gelecek zaman geldiğinde,
olacak olan olduğunda,
verdiğim nefesten havaya geniş bir ohh karışsın istiyorum.
Aldığım yoldan, vardığım yerden, içimdeki insandan razı olmayı umut ediyorum.
Yarısı atlayıp zıplamakla, kozamı örüp içine sığınmakla geçmiş onca zamanın ardından
elde kalan, muhtemelen gidenden çok değil.
Lakin çok zaman, çok yaşamaya da eş değil.
Belki çözemeyeceğimiz kadar basittir durum.
Belki , gitmekten başka bir amacı yoktur yolun.
Neticede,
Kendini seçemiyorsun
bırakıp gidemiyorsun
yazmadığın bir hikayede
uzun ya da kısa vadede
az biraz keşfediyorsun
Derya CESUR
Şubat 2020
Yalnızlık eşsiz bişey.. 💎
BeğenLiked by 2 people
Evet. Tadına varmayan, anlayamaz:)
BeğenLiked by 2 people
Sadece eş yok tadını bilmiyorum 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Hay Allah! 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Olmak istediğimi oldurmak için, olduğumu öldürmek istedim kimi zaman. Ne tabancalar doğrulttum şakağına, ne ilmekler geçirdim boynuna, ne bıçaklar dayadım boğazına. Bazen tenhada boşluğa itmek, bazen masasında duran mumu devirip yakmak istedim. Sonra dedim ki ya olduramazsan, ya öldürdüğünle kalırsan! Ne bileyim: “Belki çözemeyeceğimiz kadar basittir durum. Belki gitmekten başka bir amacı yoktur yolun.”
Bilirsin, alıp götüren, hemen getirmeyen yazıları severim.
Yazarı karşısında, saygıyla başımı öne eğerim.
BeğenLiked by 1 kişi
Ya öldürdüğünle kalırsan… 🙂 Kendimle savaşmayı bıraktım ben. Olduğumu da olamadığımı da az çok kabullendim. Şimdi bu tuhaf dünyada nasıl sağlam kalırım derdindeyim 🙂 İsyandan kabule, kabulden belki huzura, kim bilir… Teşekkür ederim gönlüme keyif veren övgüne…
BeğenLiked by 1 kişi
Edebiyat işte… 😊
Yanmaya mecalimiz,
sönmeye niyetimiz yok!
BeğenLiked by 1 kişi