Kravat

Yağmur damlaları yaşlı adama hoş geldin dercesine cama vurup patlayarak süzülüp gidiyordu. Otobüsün şehir otogarına varmasına az bir zaman kaldı. Yaşlı adamın içerisinde ılık bir heyecan, buğulu gözlerinde ağır bir özlem vardı. Eşi hemen yanında, yaklaşık üç saattir uyuyordu.

Askerliğinin dışında köyünden hiç uzun süreliğine ayrılmamıştı. Zaten başka bir yerde de yapamazdı. Eşi ve kendisi dışında tam on iki boğazı daha besliyordu. Dört inek, altı koyun, atı yağız, kedisi mırmır, köpeği demir. O; toprağa, yeşilin kokusuna, hayvanlarına âşık… Parası az, sevgisi çok bir Anadolu insanıydı.

Otobüsün perona yanaşıp yavaşlamasıyla, yaşlı adamın kalp atışlarının hızlanması aynı anda oldu. Birazdan oğluna kavuşacak, evlat kokusunu doyasıya içine çekecekti. Heyecanla eşini dürttü. “Hanım uyan gari, geldik.”

Yaşlı adam uzun uzun, tepeden tırnağa oğlunu süzdü. Gözlerini, alnını, ellerini öptü. Gözleri doldu. Oğlu siyah bir takım elbise içinde, saçları özenle taranmış karşısında duruyordu. Birden yaşlı adamın babasının sözleri geldi aklına: “Torunlarımın kravat taktığı bir işleri olsun.” Yaşlı adamın gözlerinin nemi daha da arttı. Tekrar tekrar sarıldı oğluna…

Tuttukları taksiyle oğlunun çalıştığı yere gittiler. Genç adam annesini ve babasını geniş, güzel bir masaya oturttu. Az sonra güzel tabaklarda yemek servisi geldi. Yemek servisi yapan garsonlar yaşlı adam ve eşine özel bir ilgi gösteriyordu. Yaşlı adam ilk kez bir restoranda yemek yiyecekti. Heyecanlandı. Tedirgin oldu ve utandı. Gördüğü ilgi karşısında gururu katmer katmer oldu. Her fırsatta oğluna bakıyor, takım elbise içindeki oğluyla gurur duyuyordu. Üstelik elbisesinin sol üst cebinde ismi de yazıyordu. Kravat taktığı bir işi vardı. “Artık ölsem de gam yemem” dedi içinden. Yemeğin ardından gelen, ömründe ilk kez yediği künefe tatlısı, yaşlı adama kendisini özel hissettirmişti.

Restorandan ayrılırlarken hemen hemen tüm çalışanlar yaşlı adamın ve eşinin elini öpüp uğurladılar. Yaşlı adamın yüzünde çocuksu bir tebessüm, gözlerinde mutluluk buğusu, hayatının en özel günlerinden birini yaşıyordu.

O geceyi, oğlunun iki odalı apart dairesinde geçirdiler. Uyumakta zorlandı yaşlı adam. İki eli birbirine kenetli ensesine koymuş, duvara bakıyordu. Koyunlarını, ineklerini, bahçede ekili olan domates ve biberlerini düşündü. Köpeği Demir’i düşündü.”Merak etmiştir şimdi bizi” dedi belli belirsiz bir ses tonuyla. Sonra aklına oğlu geldi. “Yiğidim, tek yavrum, civan boylum” dedi içinden. Takım elbise giyiyor, kravat takıyordu. Hem de cebinin üstünde ismi yazıyordu. Yüzünde yine çocuksu bir tebessüm, içinde ılık bir huzur oluştu. Göz kapakları ağırlaştı. “As-la-nım” dedi sayıklarcasına, alt ve üst kirpikleri birbirleriyle buluştu. Ömrünün en huzur dolu uykularından birini yaşadı yaşlı adam.

Caddeden gelen korkunç korna sesleriyle uyandılar. Hazırlanıp otogara doğru yola çıktılar. Otogarda, büfeden aldıkları simitlerini yeyip, çaylarını yudumladılar. Yaşlı adam gözlerini oğlundan alamıyor, büyük bir gururla oğluna bakıyordu. Takım elbise giyiyor, kravat takıyordu. Yaşlı adamın dünyasında öylesine önemliydi ki bu durum… Köye döndüğünde göğsünü kabarta kabarta anlatacaktı oğlunu, kravat takıyor diyecekti. Kravat demek güzel bir iş demekti, kravat demek saygınlık demekti, kravat takmak adam olmak demekti. Öyle ya; bir zamanlar babası: “Torunlarımın kravat taktığı işleri olsun.” dememiş miydi?

Son kez oğluna sarıldı, kokladı. Gözlerini, alnını, ellerini öptü. Ardından otobüsteki yerlerine oturdular. Geri dönüş başladı.

Yağmur damlaları, yaşlı adama güle güle dercesine cama vurup patlayarak süzülüp gidiyordu. Yaşlı adamın içerisinde tarifsiz bir mutluluk vardı.

Yaşlı adam eşine dönerek, heyecanlı bir ses tonuyla: “Bizim oğlumuz gravat takıyo hanım” dedi. Eşi uyuyordu. Ardından cama döndü. Dışarıdaki yağmuru izledi. Başını koltuğa dayadı, gözlerini kapattı. Yüzünde yeniden çocuksu bir tebessüm: “Benim oğlum gravat takıyo, hem de bana küfene yedirdi.” dedi içinden.

Yaşlı adamın gözlerini kapattığı anlarda, oğlu restoranın mutfak kapısını açıp içeri girdi. El cihazına bakarak: “Beş numaralı masaya üç adet tek İskender, yirmi dakika sonra üç adet künefe, biri kaymaksız.” diye seslendi.

Ardından mutfaktan geri çıkıp başka bir masaya yöneldi.

Üzerinde siyah bir takım elbise, boynunda ise bir kravat!

Özkan SARI

Kravat’ için 4 yanıt

  1. Streteskop taksın oğlum, cübbe giysin yakası havada. Ben ondan çok istiyorum ama olsun olsun. Güzel, son moda arabaları, büyük, konforlu evleri olsun, çok çok sıfırlı maaşları olsun çocuklarımın… Ben hep onun iyiliğni, rahatını düşünüyorum…..Şimdinin hikayesi de aynı. Ahşaklı olsun, vefalı, duyarlı, huzurlu olsun diye cümleler kurulmaz oldu. Varsa yoksa kazançlı, itibarlı…dürüstlük, uardımseverlik, adillik itibar getirmiyor kimseye artık. Amca haklı, içi onu ilgilendirir, dışı herkesi….

    Liked by 1 kişi

  2. Akıcı yalın, kendine has üslubu olan, dikte etmeden düşündüren güzel öyküler yazıyorsunuz, sonunu tahmin etsem bile okumaktan vazgeçemiyorum. Öykü güzel, yukarıdaki yorum da güzel. Kaleminize sağlık.

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s