
Ben muhtemelen kızgınım.
Muhtemelen; çünkü neden bulutlandığımı bilmiyorum.
Gökyüzü karardı birden, kümülüsler bastı. Ondan mı?
Aslında kitapçıya girinceye kadar fena sayılmazdım. Üst kata çıkıp turkuaz kapaklı bir kitap aradım, aradığımı bulamadım, belki ondan.
Sonra boynumu sağ tarafa büke büke raflarda gezinirken bunun pek konforlu olmadığından hayıflandım. Bir de sıcaktı sanki, bir ihtimal ondan bunaldım.
Bol bol arka kapak okuyup kendimden bir duygu aradım sonra. Yola çıkılacak yarın, kolay akacak bir şeyler arıyorum. Çok büyük adamlar ve kadınlar geçiyor elimden, bırakıyorum. “Çok küçük hissettiriyorlar.” diye sapkın bir hissiyat yüzünden, çok büyüklerden birini okumak istemiyorum. Bu, akıldan uzaklaşma halinden nasıl da keyif alıyorum !
Kitap mağazalarını sevmediğimi anladım. Çok kalabalık buralar. Düne, bugüne ve gelecekte bir zamana ait sayımsız düşünce var. Milyonlarca kelimenin arasındaki milyonlarca boşluktan biri gibi hissediyorum kendimi; sadece biri…
İki hafta sonra…
Cüzdana sıkıştırılmış bir resmi evrak fotokopisinin arka yüzüne yazmıştım yukarıdakileri. Yolun neye, nereye varacağını, ne getireceğini ve arkamda bıraktıklarıma değip değmeyeceğini mi düşünüyordum?
On binlerce sayfanın arasında bir hecelik sözüm olmadığına mı içerliyordum?
Çoğunu okumadan öleceğime ya da tek satır okuyamamış Veysel gibi bir derya olamayacağıma mı dertleniyordum?
Bel(li) ki hepsine!

Gittim sonra.
Yeni güne bir saat kala, cam kenarı bir koltuğa, bir sırt çantası ve üç yastıkla, gitmeye değil yaşamaya gelmiş gibi yerleştim.
Başladığım kitaptan, izlediğim filmden vazgeçtim daha ilk dakikalarında. Kulağımda piyanonun tatlı vuruşlarıyla, özlediğim sevgiliye kavuşur gibi gömdüm başımı yastığa. Ön koltuğu yok etmek isteyen dizlerimi sağdan sola, soldan sağa çevirmeler, aşağıdan yukarıya kaldırıp indirmelerle teselli ettim.
İki mola, iki çay, kırk iki şarkı sonrasıydı, gün güneşe kavuştu.
Saniyelik aralanmalarla ışık alıp yeniden karanlığa çekilen gözüm, başka bir şehirle buluştu.
Sokaklar boştu, uyku çoktu.
Dört araba, dört koltuk, dört şoförden sonra daha da gidecek yol yoktu.
Sağımda deniz, solumda nasılsa hala yeşil duran tepeler derken, tekerlekler durdu.

Muhtemelen kızgındım ben.
Muhtemelen; çünkü neden bulutlandığımı bilmiyordum.
Gökyüzü mavi, beyaz bulutlar varla yok arası.
Bel(li) ki ondan,
içimde son – bahar havası…
Kofin-aklımızdan geçenlerin tanığı yoktur.. Sadece nette bulursun.. Ama mutlaka oku onu.. 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Gecenin hediyesi mi bu? Teşekkürler 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Son-bahar benimkine benziyor.. 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Bir cümleden çıkıp diğerinin kapısını aça aça ilerliyorum. Bir sonraki, bir öncekinin kaldığı yerden devam eder diyorum ama öyle olmuyor. Yenisinin içine girer girmez, eskisi zihnimde flulaşıyor. Her bir cümle içinde önce hafif bir rüzgâr esiyor, tepemde ise kara bulutlar pis pis tebessüm ediyorlar; “Ilık ılık esen rüzgar eşliğinde de çıkabilirsin bu cümlenin kapısından ya da istersen bir fırtına hediye ederiz sana, öyle kolay kolay ayakta duramayacağın.”
Öyle de oluyor. Her bir cümle içinden, ıslanarak, titreyerek ve garip bir zevk alarak çıkıyorum. Son cümlenin kapısını kapatır kapatmaz bir daha dönüyorum başa, flulaşan yerleri netlemek bu sefer amacım, ve beklemek karabulutların altında kollarımı açıp. Öyle de oluyor.
Yazar önce yol, sonra yolculuk oluyor…
Bir yolcu ise; içinde yol alıyor.
😊🙏
BeğenLiked by 1 kişi
Sadece Özkan Sarı bir şeyler söylesin diye yazabilirim 🙂 Bu o kadar güzeldi ki!… O kadar güzeldi 🙂
BeğenLiked by 2 people
🙏😊
BeğenLiked by 2 people
Sekiz saatlik çalışmanın ardından ruhumu dinlendirmek adına okuduğum yazılarınızın devamını bekliyorum .. Özellikle DC’nin yazılarının sıkı takipçisiyim.. Simsiyah bir fotoğraftaki kırmızı radyo estetikliğinde yazdığı yazıların kapkaranlık bir geceyi aydınlatması saat 02.30 sularında paha biçilmez bir zevk oluyor.. İç savaşımın yansımasını yazılarınızda görmek ” seçilmiş yalnızlıkların ortak paydasını” çok güzel yansıtıyor.. Sipariş vermek gibi olmasın ama DC’nin gözünden gece denizi izlemeyi de çok isterim..
Sevgiler
BeğenLiked by 2 people
Sevgili iremaslano… Bu ne güzel bir geri bildim! Yazar epey onure oldu. Gecenin o saatletinde bir ruhu dinlendirebilecek şeyler yazabiliyorsak bu büyük bir güzelliktir. Ve iç savaşınla yüzleşiyorsan eğer, aynı yollardan yürüyoruz demektir. Ve gece denizi… Bunu düşüneceğim 🙂
BeğenBeğen