Bir Psikiyatri Kliniğinde

Nereden başlamalıyım bilmiyorum doktor!

Tüm bu süreç içerisinde yanımdaydın, bilimsel anlamda nedenlerini benden daha iyi biliyorsun. Peki ya etkileri? İşte onu bilemezsin. Hem sana hoşça kal demeye, hem de hasta ve doktor seanslarında aramızda geçen sohbetlerin dışında senin yönlendirmelerin olmadan içimi dökmeye geldim.

Bir paradoks içindeyim doktor. “İyileşmek ve mutsuz olmak” ile “Hasta kalmak ve mutlu olmak” arasında derin bir paradoks. Tedirgin olma lütfen bu sözlerimden. Beni eski bir hastan olarak dinleme yalvarırım. Eğer şu an karşımda duran adama ben de eski doktorum olarak bakarsam; dışarı atamam içimde biriken irini.

Becerebilir miyim bilmiyorum ama sana bir çaresizliğin portresini çizeceğim.

Etrafında neler olup bittiğini dünyaya gelişinin ilk yıllarından itibaren algılamaya başlarsın. Anlamlandırmaya çalışırsın. Bu anlamlandırma ilk olarak nesnelerin belleğimizi fiziksel ve işitsel olarak uyarmasıyla olur. O zaman başlar insan yavrusu sorular sormaya… O zaman; henüz sorularının kanatları çıkmamıştır. Sorular da senin izlediğin yolu izleyerek gelişirler. Soruların da sen gibi küçük, savunmasız ve analitik zayıflık içerisindedir. Kaçmasına izin vermeden çabuk yakalarsın. Bu safha, adına “anlamlandırma” dediğimiz sürecin en basitidir.

Sonra büyümeye devam edersin. Seninle birlikte soruların da palazlanmaya başlar. Hareketleri canlanır ve yakalaması biraz daha çaba ister. Yine de yakalarsın. Çocuksundur! Hala birçok dış etkene karşı savunmasızsındır. Fakat elinde öylesine güçlü bir silah vardır ki; seni en ağır acıların, korkuların, çaresizliklerin içinden çekip alır: hayal gücün!

İşte bu silah sayesindedir ki; savaşın tam ortasında da olsa, bir hastanenin onkoloji servisinde yatıyor da olsa, ya da vicdansız bir anne babanın ellerinde de olsa; çocukları hep gülerken görürsün.

Elbet zaman durduğu yerde durmuyor. Ya da zaman duruyor; biz içinde ilerlemeye devam ediyoruz. Çocukluk bitiyor! Sonrası çok hızlı geçiyor doktor. Sen hızlanıyorsun… Soruların hızlanıyor ve kanatları çıkıyor. Artık yakalayamaz oluyorsun. Yakalayamadıkça merak ediyorsun. Merak ettikçe eksik kalıyorsun. Eksik kaldıkça, artık eskisi gibi her şeyi anlamlandıramıyorsun. İşte o zaman anlıyorsun aslında hayata karşı savunmasız olduğunu. Ve bir bakıyorsun ki o güçlü silahın artık yok: hayal gücün!

Burada insanın fiziksel varlığını zora sokan sebeplerden bahsetmiyorum doktor. Ait olduğun tür olan insanın; insan doğup, insan kalamamasından bahsediyorum. Ve senin insan doğup, insan kalmaya çabalayışından.

Ve insan! En büyük hayal kırıklığın oluyor.

Ve İnsan! En büyük korkun.

Ne garip ki doktor; insandan, yine insana kaçıyorsun. İnsana rağmen, insanla yaşıyorsun.

Çocukluğunu özlüyorsun doktor! Çocukluğunu ve kedinin fareyle oynadığı gibi sorularla oynadığın o yılları… Ve bir gün kaybettiğin o mistik hayal gücünü özlüyorsun. İşte bu özlem açtırdı bana sadece çocuk kitapları sattığım o mütevazı kitap dükkânını. Ve o zamanlar başladım çocuk masalları yazmaya.

Tchaikovsky’nin “Swan Lake” adlı eserini bilir misin? Tam bir mevsim potpurisidir. Ne zaman ıslatır, ne zaman ısıtır bilemezsin. Ve ben bu eseri ilk ne zaman, nerede dinledim biliyor musun? Elbette biliyorsun. Hatta ezberlemiş olmalısın.

Yo yo iyiyim doktor! Özür dilerim. Buraya gelirken ağlamamam konusunda kendimi uyarmıştım; başarılı olamadım. Daha çok söyleyeceklerim var ama konuşamayacağım galiba.

Şimdi doktor!

Sen bana diyorsun ki; uzun bir süre masal yazamazsın.

Sen bana diyorsun ki; uzun bir süre klasik müzik dinleyemezsin.

Sen bana diyorsun ki; uzun bir süre yalnız kalamazsın.

Ve sen bana diyorsun ki doktor; öyle bir kadın hiçbir zaman olmadı.

Ve tüm bunların üzerine sen bana diyorsun ki; artık iyileştin.

Evet, iyileştim! En acı olanı da bu ya zaten.

Ayrılsak; derdim ki tekrar barışırız.

Terk edip gitse; derdim ki bir gün döner geri.

Ölse; derdim ki mezarı var ve onun için dualarım.

Ama sen diyorsun ki; öyle bir aşk hiç yaşanmadı. Ve lanet olsun ben artık biliyorum ki; böyle bir aşk hiç yaşanmadı.

Söyle doktor? Ben şimdi iyileştim mi?

Becerebilirsem sana çaresizliğin portresini çizeceğim demiştim.

Bak doktor! Karşında;

Çaresizliğin portresi!

Becerebildim mi?

(Şizofreni hastası bir adamın, iyileşmesinin ardından doktoruna vedası.)

Özkan SARI

Bir Psikiyatri Kliniğinde’ için 10 yanıt

  1. “Bu yürek, bizim yüreğimiz, bir tahtası eksiklerin yüreğidir.”
    Böyle yazıyordu sayfa 54’ün son satırında. Sait Faik’in yılanlı Alemdağ’ında…Evet!, dedim kendi içime içime..Bu yürek, bu huzursuz, uyumsuz akıl…Bu haliyle benim, başka türlüsü kim bilir kimin? Öyle bırakmalı o aklı, o kalbi…Mutlu olduğu yerde saklamalı. Kendimize yarattığımız irili ufaklı dünyaları yıkmaya hevesli kalabalık ne de büyük! Teşhisi konmamış kaçkınlar olarak şimdilik güvendeyiz.Şimdilik! Senin öykülerinin en sevdiğim yanı ne biliyor musun? Dipte köşede unuttuğum kapalı kutuların anahtarı olmaları… Bir gün, tesadüfen bir çekmede karşıma çıkıp beni kocaman ünlemlerle baş başa bırakmaları… İyi ki buradasın Özkan Sarı…

    Liked by 2 people

    1. Neresinden cevap vermeye başlamalıyım? Bazen yorumların, pamuk ipliğine bağlı düşüncelerimi tahrik ediyor. Cevap vermeye başlayacağım ve sonu hiç gelmeyecekmiş gibi hissediyorum. “Bu yürek bizim yüreğimiz, bir tahtası eksiklerin yüreğidir” cümlesinden sonra kendime duyduğum öfke ve acıma duyguları alevleniverdi. Neden? Çünkü hala o tahtalardan birkaçını eksiltemedim. Bunun eksikliğini ve ihtiyacını kalemimi elime aldığımda öylesine canım yanarcasına hissediyorum ki… Bir öz eleştiri olarak; hala kalemimi özgür kılamadım, hala kalemime atılmış hedefi bulan kementlerin baskısı karşısında boyun eğiyorum. Belki bu eksiklik genetik bir miras, ya da ne bileyim bilinçaltımın bir şantajı. Ne güzel demişsin; “Kendimize yarattığımız irili ufaklı dünyaları yıkmaya hevesli kalabalık ne de büyük!” Evet büyük, çünkü biz o büyük kalabalığın içinde yer almamak için çabalıyoruz. Çaba varsa farklılık vardır. Ve farklılık fark edilir. Aynı kapalı kutuları unutuyoruz hep, ve aynı ünlemlerle baş başa kalıyoruz. İyi ki buradasın Derya Cesur.

      Liked by 2 people

      1. Bak burasıda bir dünya. Daha yaşanılası, daha naif ve birbirine saygılı insanların yaşadığı, ve hepsinin kendine ait kelimeleri var. Çıkmayalım mağaralarımızdan. Vururlar!

        Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s