
Konuşarak anlatmayı bıraksam diyorum Aphareka.
Dövünerek üzülmeyi bıraksam…
Susup,
gözlerimi karşıya dikebildiğim kadar ders,
bakıp,
acıyarak gülümsediğim kadar dert olsam
sağır akla,
kör vicdana.
Dursam…
Mesela öyle bir dursam ki
akan kalabalığın önünde,
koşar adım hayatına geç kalana,
telaş olsam.
Gülsem;
böyle gökle bir olmuş Everest kadar;
Yanımdan geçene ibret,
arkamdan söz eyleyene nispet olsam.
Şimdi olduğu gibi,
bir yeşil kimsesizlikte
kalsam Aphareka.
Toprağın üstündeki kozalak,
Yoldan geçene meyvesini cömertçe uzatan şu hasetsiz ağaç gibi…
Bahara gözünü açmış meraklı bir tomurcuk,
Yüzünü güneşle boyamış müdanasız bir ezan çiçeği…
Issız, huzurlu bir patika
ya da
yalnız bir akasya…
Hepsi olur Aphareka;
Hepsi olup,
zamanlarca susulur.
Durulur orada akıl.
Durulur,
içimdeki magmaya doğru süratle dökülen usanç ırmakları.
Konuşmak bittiğinde,
belki sözüm daha çok duyulur.
Dile dolanmış sözün kiracısı yok Aphareka.
Doğrunun baş aşağı dönmüş talihine,
gerçeğin eğri beline dokunup düzelteyim diyen yok.
Suyu çekilmiş toprak gibi derin yarıklar içinde adaletin karnı
ve günah diye bildiklerimiz,
pazarcının en parlak meyveleri gibi baş tacı.
“Ah” larım Aphareka…
Onlar,
her paragrafın satır başı.
Bu yüzden bırakıp “insan” lığımı bir kenara
oturmak istiyorum sincaplı bir ağaç dalına.
Alıcısı gibi başını uzatıp da,
gözü kesmeyince vazgeçip yolunu değiştiren cinsime,
duymadığı sesimle bağıran yalnızlık olmak istiyorum.
Dinsin istiyorum Aphareka;
yalnızca bir taze nefeslik ,
tek hür düşüncelik,
bir çocuk masalı sürelik bile olsa
bu tersine dünya dursun istiyorum.
Derya CESUR
Kafeste bir kuşun dinleyenlerin mutluluk cıvıltıları sandığı aslında demir parmaklıkların ötesinde bir hayata özlemi
BeğenBeğen
olan bir ağıt aslında. Belki de hiç görmemiş hasret duyduğu o diyarları, ama rüyalarında belirmekte, çağırmakta dallar üzerinde cıvıldayan rengarenk hemcinsleri. Acı olan ise, açılıverse kapakları kafesin, hadi uç denilse rüyalarında gördüğün yerlere, ne kanatları nihayetlendirebilir bu yolculuğu ne de suyun ve yemeğin önüne hazır konulduğu bir alışkanlıktan çıkıp karnını doyurup hayatta kalabilir. Öylesine bir kafesteyiz işte, anlaşılmaz bir paradoksun içinde. Sonu sandığımız bir yolun hep başında beliren suretlerimiz. Bittiyse uvertür, açılsın perde…
BeğenLiked by 1 kişi
Ne güzel söylemişsin. Ve fakat gerçek umurunda değil kuşun. Olasılıkların gücü de öyle… Meydan okumak istiyor kafese de, yemini verene de. Aphareka dinliyor ve gülümsüyor. O da biliyor ki en büyük direniş hala hayal edebilmektir 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Hayal etmek. Kimseye zarar vermeden. Ne başkasına kafes olmak, ne de başkaları yüzünden kafeste. Aslolan ruhunu uçurmak rüyalarında gördüğün yerlere… Vardığında o özlem duyduğun diyarlara, beden nerede kalmış ne önemi var. Neyin ne önemi var. Bilemiyorum! Bilirsem bir gün, sana da anlatırım. Bilirsen bir gün bana da anlat.
BeğenLiked by 1 kişi
🙂
BeğenLiked by 1 kişi
🤗
BeğenLiked by 1 kişi
Aphareka’yı ben de merak ettim ve minik bir araştırma sonucunda aşağıdaki bağlantıya ulaştım.
http://blog.milliyet.com.tr/apareka-ya-ilk-mektup/Blog/?BlogNo=560973
Doğru iz üzerinde miyim DC:)
Yazı beni başka yerlere götürdü. Durmaz bu tersine dünya bence. Ya biz tersine döneceğiz ya da dönmemeye direneceğiz. Sevgiler.
BeğenLiked by 1 kişi
Evet. Demlik Edebiyat, milliyet blogzedelerin kendine açtığı özgür bir alan. Ama iyi ki zorlamış bizi. Yoksa burada buluşamayacaktık. Aphareka eski bir arkadaş . Kategoriler bölümünde ayrı bir alanı var. Okumanız mutluluk verdi. Saygılarımla…
BeğenLiked by 2 people
Ne güzel olmuş, her şerde bir hayır:) Detaylı takibe devam edeceğim. Sevgiler, kolaylıklar…
BeğenLiked by 2 people