Bey, Oğlanın Bir Sevdiği Varmış.

Amcam, halalarım, komşularımız… Herkes odada ve bir muhabbet tutturmuşlar; içeride oluşan yoğun uğultuya katkı sağlıyorlar. Birçok defa olduğu gibi bugün de ayıp olmasın diye geldikleri çok belli. Aynı şekilde ben de ayıp olmasın diye odadan ayrılıp valizimi hazırlayamıyorum.

Hep kızmışımdır; gecesinde yola çıkacak birinin evine neden aynı günün akşamında ziyarete gelinir? Birkaç gün önceden gelin de son akşam yolcu yoluna hazırlansın.

Odadaki kalabalık içerisinde biri var ki hiç sesi çıkmıyor. Kendisine bir soru yöneltilirse cevaplıyor, onun dışında tebessümle fakat algısı kapalı bir şekilde muhabbet edenlerin konuşmalarını onaylarcasına başını sallıyor. Dışarıdan sütliman bir görüntü çizen o adamın içinde ne fırtınalar koptuğunu kimse bilmiyor.

Gözlerimi o adama dikiyorum: babama! Bizim oralarda çocukluk etiketini üzerinden atar atmaz başlar baba oğul arasındaki mesafeler. Betonu kasımın ayazında kalmış bir duvar gibidir baba. Dışarıdan içeri gelecek her türlü tehlikeye siper olurken, sen içeride sırtını dayayamazsın o duvara, üşürsün. En fazla eli öpülür bizim oralarda babaların, öyle sarılmakmış, öpüşmekmiş pek hoş karşılanmaz. İşte bu soğukluk bir müddet sonra alışkanlık haline gelir. Doğrudan bir derdini, sevincini, üzüntünü heyecanla aktaramazsın. Önce anneye söylenir, anne ise babaya iletir.

“Bey, oğlanın ayakkabısı eskimiş.”

“Hafta sonu alırız hanım.”

“Bey, oğlanın bir sevdiği varmış.”

“Dikkat etsin. Başını belaya sokmasın hanım. Kimlerdenmiş?”

Daha önce de birçok kez farklı şehirlere tayinim çıkmıştı fakat bu sefer farklıydı. Terörün yoğun olarak yaşandığı bir dönemde Hakkâri’de operasyonel bir birliğe doğru tim komutanı olarak yola çıkacaktım o gece. Benim için sıradan bir tayin olmasına karşın annem için tam bir yıkım oldu. “Gitme oğlum. Bak yıllardır görev yapıyorsun. Mecburi hizmet süren de doldu. Bırak, gitme oralara” diye dövünüp durdu. Babam ise her zamanki gibi dik ve vakur duruşunu koruyordu. Hiç yorum yapmıyor, merak ettiği bir konu olursa annem vasıtasıyla benden öğrenmeye çalışıyordu. Dikkatimi çeken ise, yolculuk vaktim yaklaştıkça suskunlaşması ve evde daha az vakit geçirmesiydi.

Zaman ilerledikçe misafirler yavaş yavaş ayrılmaya başladı. Çoğu yalancı bir hüzün maskesi altından hayırlı yolculuklar diledi. Kapıdan çıkar çıkmaz da çıkarıp attılar maskelerini. Benim herhangi bir yere gitmem onlar için herhangi bir şey ifade etmiyordu. İster amcan, halan olsun… İster dayın, teyzen. Çünkü o gece yastığa başını koyduğunda huzursuzluğun kırbacını ruhunda hissedecek insan sayısı bir kaç kişiyi geçmeyecekti.

Ayrılık vakti geldi. Kardeşim beni hava alanına bırakacaktı. Hep beraber dışarı çıktık. Kardeşim valizimi arabanın bagajına yerleştirirken ben de bekleyenlerle vedalaşmaya başladım. Kız kardeşim, erkek kardeşlerim, erkek kardeşlerimden ayrı tutmadığım birkaç dostum, sonrasında ise annem. Annem uzunca bir süre bırakmadı beni. Ağlamaya günler öncesinden başlamıştı ve kulağıma devamlı “gitme oğlum, bulursun buralarda bir iş” diye sesleniyordu. Annemle de vedalaştıktan sonra geriye bir kişi kaldı: babam!

Babamın üzgün olduğu her halinden belliydi, gözleri buğulu ve bıyıklarının saklamaya çalıştığı dudakları ise titremekteydi. Babama doğru ilerlerken nasıl davranmam gerektiğiyle ilgili karar almaya çalışıyordum. Daha önce de defalarca beni yolcu etmişti ve ben sadece elini öpmüştüm. Tabi bu sefer ifa edeceğim görevin zorluğu herkesin içinde bir tedirginliğe ve karamsarlığa neden olmuştu.

Babama yaklaştım ve kısa bir süre buğulu gözlerine baktım. Sonra iki elini birden öpüp alnıma koydum. Avuç içlerinin hafifçe terlemesinden ve sık nefes alıp vermesinden, kalp atışının oldukça yükseldiğini hissedebiliyordum. Eğer böyle ayrılıp arabaya binersem bir şeylerin eksik kalacağı hissi içerisinde vücudumu babama yaklaştırdım. Bugüne kadar her türlü sıkıntımın önünde duvar olan adama yaslandım. Kollarımı sırtına dolayıp başımı ise omzuna dayadım. Hemen ardından ben de sırtımda bana sarılan iki kol hissettim. Ve gömlek yakamın olduğu yerde tüm kuvvetiyle kokumu içine çeken bir dokunuş… Şiddetli bir deprem oluyormuşçasına sarsıla sarsıla, hıçkıra hıçkıra ağlayan dağ gibi bir adam. Sanki bugüne kadar gözleri ardına bir baraj inşa etmiş de biriktirdiği gözyaşlarına buraya kadar dayanabilmiş baraj yıkılmışçasına. Babam öylesine sıkı ve şefkatle sarılıyordu ki bana, beynimin salgıladığı serotoninin vücudumda yayılışını hissedebiliyordum. Onca yılın pişmanlığı ve yanlışlığına isyan edercesine sarıldık birbirimize. Meğer o kollar arasında ne koca bir huzur saklıymış da bulamamışım. Meğer baba dediğimiz insan ne güzel kokarmış da bilememişim.

“Babam!”

“Oğlum!”

“Gördüm babaların ağlamasını
dalları düğüm düğüm
gövdesi kahve falı
bir zeytin ağacını köklemek var ya
sökmek var ya sarp yamaçtan ardıcı
kazma vurmak beş yüz yıllık meşeye
acısı duymak var ya kopmanın
babaların ağlaması işte o
babaların ağlaması öyle zor.”
(Hasan Hüseyin KORKMAZGİL)

İşte böyle… Ben babama sarıldığımda otuz üç yaşımdaydım. Çocukluğumu saymazsak eğer yirmi yıl gibi bir süre içerisinde hiç sarılmadım. Ta ki o akşama kadar. Onlarca şehir, onlarca ülke gördüm, yıllarca üst düzey eğitim aldım, yüzlerce insan tanıdım, yüzlerce kitap okudum fakat ben babama otuz üç yaşımda sarıldım. Hayatımın belki de en büyük pişmanlığı oldu bu… Ne kaçırdığımı ise gerçekten babasına sarılanlar anlayabilir.

O gün beni yolcu ettiklerinde aklımda tek bir şey vardı. İlk iznimde baba evine dönüp zamanın dar olmadığı vakitlerde babama uzun uzun sarılmak… Ama olmadı. Ben ilk iznime gelemeden babam terk edip gitti bu dünyayı.

Şimdilerde ara ara mezarını ziyaret edip başucundaki soğuk mermere sarılıp teselli arıyorum. Öbür dünya denilen yer var mıdır, varsa orada tekrar karşılaşır mıyız, karşılaşırsak sarılır mıyız bilmiyorum.

Bildiğim tek şey onu çok özlediğim.

Özkan SARI

Bey, Oğlanın Bir Sevdiği Varmış.’ için 8 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s