Böcek Yumurtaları…

İnsanın cevaplayamadığı soruları, nihayetlendiremediği düşünceleri olur. Çabuk çoğalan ve dayanıklı böcekler gibi ele geçirirler insanın zihnini. Genç adamın da zihni bu böcekler tarafından istila edilmiş, mücadele edemediği bu yaratıkların zihnini kemirmesine seyirci kalmaktaydı. Modern dünyanın köleliğine ara verdiği bir pazar sabahıydı. İnsandan ve betondan uzaklara, tekerleklerinin tırmanabildiği son noktaya kadar sürdü motorunu.

Niyeti; zihninde yuvalanan ve arsızca üreyen böcekleri baharın müzisyenleri kuşlara yem etmek, güneşte kalmış bir kiremit sıcaklığında ve renginde dudaklarıyla boynuna bir öpücük konduran sevgili misali, gözlerini kapatıp esmesini beklediği bahar rüzgârına katıp uzaklaşmalarını izlemekti.

Ulaştığı yeşil tepelerin sakinlerini homurtusuyla tedirgin eden motorunun kontağını kapatıp üzerinden indi. Sadece usul usul esen rüzgarın ezgisi ve yabancıyı fark edip hoş geldin serenadı olduğunu düşündüğü çeşitli kuşların ötüşleri duyuluyordu. Bu pozitif buluşmanın enerjisi, böcekler üzerinde negatif enerjisini çoktan göstermeye başlamış, rahatsız olan böcekler, yuvalandıkları zihnin sahibini daha fazla rahatsız etmemek için saklanmaktaydılar.

Saklanan böceklerin tıkırtıları kesilmiş, uzun zamandır hissetmediği bir sessizlik hâkim olmuştu zihnine. Kaskını ve montunu çıkarıp motorunun gidonuna astı. Soyunup örtü altında anadan üryan bekleyen sevgiliyi arzularcasına bir sabırsızlıkla uzandı çimenler üzerine. Gecenin çiyini henüz üzerinden atamamış olan çimenler, üzerilerindeki nemi hediye ettiler tenlerine dokunan yabancıya… Tabii bir de kendilerine münhasır o kokularını.

Genç adamın kulağından içeri giren her ses, tenine temas eden her dokunuş, burnundan ciğerlerine doluşan her koku; özel bir ilaçlama şirketi ile anlamışcasına taarruz etmekteydi zihninin kara delikleri içerisinde bekleşen böcekler üzerine.

Günlerdir hasret kaldığı kesintisiz bir uykuya daldı.  Öylesine ağır ve yorgundu ki bedeni, modern dünyanın, modern toplumlarının, modern insanının modern yaşam tarzıydı pis ayaklarıyla omuzlarına basan, bedenini ağırlaştıran şey. İnsanın tamamen maddesel benliğine çomak sokup, kendisini en iyi ve kusursuz hissetmesi üzerine kurulu korkunç bir senaryoda rol almaları sağlanan, işte bu modern toplumun ve insanının zihnine bıraktığı böcek yumurtalarıydı ruhunu yorgun hissettiren.

Kıyamet sonrası film senaryolarındaki gibi acaba tek mi kaldım bu dünyada, modern zombilerin dışında başka yerlerde saklanan hala yakalanıp ısırılmamış insanlar da var mıydı acaba?  Soruları da kendi elleriyle zihnine saldığı böceklerdi.

Derin… Çok derin uyudu genç adam! Bedeni ve ruhu birbirine sıkıca sarılıp belki de ölümden önceki son istasyonda bekliyordu geri dönecek olan treni.

Saatler sonra gözlerini açtığında; gözleri önünde masmavi uzanan semayı ve üzerine serpiştirilmiş küçük pamuk parçaları gibi gözüken beyaz bulutlara bakıyordu. Gözlerini kaçırmadan uzunca izledi gökyüzünü, ara ara gözlerinin önünden serçe, kırlangıç, şahin ve daha birçok kuş türü süzülüp gidiyordu. Burnuna tarifsiz bitki kokuları çalınıyor, nasıl bu kadar gerçek olabilirler diye hayrete düşüyordu.

Sonra bir şey fark etti genç adam. Hafiflediğini ve zihninde hiçbir tıkırtının kalmadığını hissetti. Böcekler bir bir yok edilmiş, kalan artıkları toplanıp atılmıştı.

Zaman çok da bonkör davranmadı genç adama; gecelerinin karanlığında sanki demir atan ağır ve eski bir gemi gibi davranan akrep ve yelkovan şimdi ise; demir alan teknoloji harikası bir sürat teknesi gibi davranıyordu.

Güneş, hadi sen de evine git artık dercesine tepenin ardını aşıp gözden kayboldu. Genç adam her şeye rağmen kendini dinlenmiş ve huzurlu hissediyordu. Kaskını ve montunu giyip ihtiyar dostunun homurtusunun ikindi vaktinin sessizliğini yırtışını dinledi.

Ardından sürdü motorunu; modern zombilere ve betona doğru!

Hava çoktan kararmış, gece epey ilerlemiş, kendini dingin ve huzurlu hisseden genç adam iki kişilik geniş yatağına uzanmıştı. Çok zorlanmadan uykuya daldı.

Gecenin derin ve koyu karanlığı içerisinde, genç adamın zihninden tiz sesler yükseliyordu.

Olgunlaşmasını tamamlamış yumurtalar kırılıyor; atalarını öldüren zehre bağışıklık kazanmış olan yavru böcekler bir bir gün yüzüne çıkıyordu.

Özkan SARI

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s