
Ötekiyim ben.
İçinden çığlık çığlık bağırıp, dışından ürkekçe bıraktığın bir nefeslik “ah” ın adresi sende saklı failiyim.
Bazen binlerce mil uzakta, sarı bir kıtanın milyon yıllık kumunu yutan yalınayak evladıyım.
Hiç buluşmayalım diye, sen yaklaştıkça gövdemi hızlandırıp rüzgarlaşırcasına kaçmaktayım.
Önünden yürüyen, yanından geçip gidenim biraz.
Ya da sıradağlarca uzağında iken soluğunu ensende hissettiğinim.
Yollarca, şehirlerce kalabalık iken, med-cezirli kıyılarda kımıltısız kalan bir balık kimsesizliğindeyim.
Uzay boşluğu kadar dışında bir yerde ve bazen derinin yedi kat altında gizlediğin en mahrem duygu kadar derinindeyim.
Hep tanıdığın bir yüz, sevdiğin, belki bir o kadar öfke beslediğin…
Hiç göz göze gelmediğin kadar yabancı, heyecan duyduğun kadar korku biriktirdiğin…
Aynı sabaha uyanıp, aynı kaldırımdan senden önce geçenim.
Ya da başka bir iklime doğup ayağının hiç değmediği sokakları ezbere bilenim.
Bir kokuyum belki, yıllar öncesinden hafızana nakşolmuş, kesif ve karanlık.
Belki de bir renk, paletine hiç koymadığın kadar pırıltılı fakat tadımlık.
Ben, biraz da sen olabilirim. Her gün yüzleştiğin suretinde kendine konforlu bir çukur bulmuş ve gözeneklerinden kaçak göçek dışarı sızan, ayın hiç ışık görmeyen tarafı gibi karanlıkta bıraktığın.
Bir ihtimal, yalnızca içindeki kalabalıktan rastgele seçtiğinim.
Zamanın her göreceli parçasında başka bir notana dokunan bu gezegenin, akordsuz ruhuna eklediği uyumsuz bir sesim.
Ben Aphareka!
Her harfinde binlercesini gizleyen, her çağırışında yeni bir kostümle önünde belirenim.
Bıktığın, kırıldığın, savaştığın, sevdiğin, biriktirdiğin ve özlediğinim.
Burnuna değip gözlerini uzaklara daldıran o rayihalı koku kadar tanıdık,
ve dilini ilk kez değdirip yüzünü buruşturduğun tat kadar uzağım.
Tekil bir ismin içinde, aynı gökyüzünün altında birbirine yüzünü hiç dönmemiş kabilelerce çoğulum.
Ben Aphareka!
Sen, o ve diğerleri…
İçindeki o geveze kalabalıktan herhangi biri.
Derya CESUR
Reblogged this on Demlik Edebiyat and commented:
Tanışma…
BeğenBeğen
“Tekil bir ismin içinde, aynı gökyüzünün altında birbirine yüzünü hiç dönmemiş kabilelerce çoğulum”
Bu cümleler tam olarak ne yaşadıktan sonra bulunabiliyor? 🙂 Doğuştan belki de…Tebrikler.
BeğenLiked by 2 people
Çok teşekkürler ederim 🙂 Tam olarak ne yaşadıktan sonra? nın cevabı yok aslında. Herkesin yaşadıklarına deryaca bir bakış var belki 🙂 Ben en çok kendimi biliyorum ve bu bildiğimi kendime özgü bir dil yaratarak söylemeye çalışıyorum. Sanırım hepsi bu. Bu dikkatini çekiyor, çünkü dilin bendekine çok benziyor 🙂
BeğenLiked by 2 people
🙂 Evet dökme ve püskürtme biçimimiz benzeşmekte, hal böyle olunca da dikkati çekiyor dediğiniz gibi. Sevgiler, bol mürekkepler.
BeğenLiked by 1 kişi
“Aslında yorum olarak ben de yazınızın içeriğine uygun bir dörtlük eklemek istedim fakat bir kaç denemenin ardından vazgeçtim. Nedeni ise sizin satırlarınızın yanında oldukça sönük kalacağı idi. Ben okuduğum yazılar içerisinde beni etkilemeyi başaranlar için ”işte bu” tabirini kullanırım genellikle ve bazı yazarların yeni yayınlanmış yazılarını fark ettiğimde heyecanlanırım acaba tıkladığımda beni neler bekliyor diye. İşte siz de o yazarlardan birisiniz ve okuduktan sonra ”işte bu” dedirten yazınız oldukça fazla. ”İnsanın kalemi beyni, mürekkebi ise gönlüdür” derim ben. İşte bu ikisinin niteliğidir insanın yazın etkinliğinin gücü. Kaleminizin gücü hep daim olsun ve yazılarınız sık sık yayında olsun 🙂 Saygıyla…” Öncelikle bu yorumu burayada taşımış olayım. Aradan geçen uzunca bir süreden sonra tekrar okudum yazınızı. Daha da bir demlenmiş. Sevgili Albaraz’a katılıyorum, bu cümleler nasıl kurulabiliyor? Az çok yazı sanatının içinde olmaya çalışan insanlarız, bu cümlelerin büyüsünü sadece okuyanlara nazaran daha yoğun hissediyoruz. Bilemiyorum… Sadece ellerim kızarırcasına alkışlıyorum sizi 🙏
BeğenLiked by 1 kişi
🙂 Ben bir şeyi tutkuyla yapan ve onu bıkmadan usanmadan geliştirebilen insanlara pek imrenirim. Onlara bakıp kendime de lafı geçiririm. Çünkü elini bir sürü şeye sürüp, kanaatimce hiç birini ustalıkla yapamam. Okurken de düşer bazen ruhum bozguna. Bin fırın ekmek yesen yazamazsın kızım sen böyle bir cümle, derim. Bilmiyorum… İnan bütün sahiciliğimle, ne yaptığımı bilmiyorum . Belki… Yalnızca… Kendi en iyime ulaşma derdi.. Ulaşıp ne olacak? O da değil hiç belli 🙂 minnetle…
BeğenLiked by 1 kişi
Aynı duyguların çemberinden geçiyoruz. Bırak bilmeyelim ne yaptığımızı, bilmek zorunda da değiliz. Yeterki bu demlik hiç ateşsiz kalmasın 😊
BeğenLiked by 1 kişi
🙂 çok şanslı bir demlik burası. Ateşine odun atanı bitmeyecek eminim:)
BeğenLiked by 1 kişi